SPORDA CİNSİYET FARKI

spor dünyasında herhalde en çok tartışılan konulardan biri de kadınların mı erkeklerin mi daha başarılı oldukları veya hangi şartlar altında hangi cinsin daha başarılı olabileceğidir. Bu konuda bir genelleme yaparak erkeklerin fiziksel efor sarf edilen ortamlarda daha başarılı olduklarını söylemek elbette mümkün. Son yıllarda yapılan bazı bilgisayar simülasyonları gelecekte kadınların sportif derecelerinin erkekleri yakalayacağını gösteriyor, bu ne kadar doğru?


Geçtiğimiz yüzyıla bakacak olursak, “zayıf cins “olan kadınlar sporda gerçekten bayağı ilerleme kaydettiler. Bunun en büyük sebebi 1960’ların öncesinde kadınların spor müsabakalarına büyük ölçüde katılmayışlarıydı elbette. 1924 yılında Almanya’da yayımlanmış olan “Jimnastik Yıllığı“’nda kadınların uzun mesafe koşularında sağlıkları açısından dikkatli olmaları gerektiği yazıyordu. 1928 olimpiyatlarında birkaç tane 800m koşucusunun bitiş çizgisinde bitkin bir halde kendilerinden geçmelerinin akabinde Uluslararası Olimpiyat Komitesi IOC 800m yarışlarına 1960 yılına kadar kadınların katılmasını yasaklamıştı.


Tabii bu durum oldukça eğlenceli sonuçlar da doğurdu. 1966 yılında Amerikalı Roberta Gibb Boston maratonunda erkeklerin arasında 42,195km’lik mesafeyi 3 saat 21 dakika gibi çok iyi bir zamanda koştu. Kadınlar 1970 yılından beri maraton yarışlarına katılabiliyorlar ve son 34 yıl içinde derecelerini aşağı yukarı 1 saat geliştirmeyi başardılar. Artık en iyi kadın maratoncuyla en iyi erkek maratoncu arasında 15 dakikalık bir fark kaldı.


Bugün uygulanan bazı bilgisayar simülasyonlarına bakılacak olursa kadınların erkekleri sportif derecelerde geçmelerine fazla bir zaman kalmadı. Oysa ki bu, istatistiklerin ne kadar yanıltıcı olduğunun bir göstergesi.


Kadınların fiziksel olarak en önemli dezavantajları oksijen alma kapasiteleri. Kadınların akciğerleri ve kalpleri erkeklerinkine oranla daha küçük, bu nedenle kadınların azami oksijen alımı da erkeklere oranla %15 oranında geri kalıyor. Kadınların metabolizmasındaki alyuvar sayısı erkeklerdekinden az. Aynı şekilde kaslara enerjiyi veren mitokondriler de kadın vücudunda daha az sayıda.


Bu etkenleri toparladığımız zaman aslında kadınların son 10 yılda maraton yarışında örneğin erkeklere yaklaşmadıklarını, arada hâlâ %18’lik bir zaman farkı bulunduğunu görüyoruz.


Diğer branşlarda, örneğin uzun atlama, koşu vb. Kadınlar %8 - 12 arası gerideler.


Diğer fiziksel farklara gelince. Kadınların omuz çevresinin erkeklere oranla daha zayıf olması, leğen kemiği bölgesindeki farklar kadınların ağırlık noktalarını daha aşağı çekiyorlar. Bu durum kendini elbette en fazla yüksek atlama gibi dallarda gösteriyor. Üst ve alt kolların kemiklerinin birbirlerine X seklinde durmaları jimnastik gibi sporlarda avantaj olmasına rağmen disk, cirit veya gülle atmada performansı düşürüyor. Dolayısıyla bu branşlarda kadınların kullandığı aletler daha hafif.


Kadınları sporda olumsuz etkileyen bir unsur da vücutlarının kıvrımlı yapısı. kadın vücudundaki yağların toplam vücut ağırlığına oranı normalde %24, erkeklerde ise bu oran %15. Elbette bu taşınacak ek bir yük demek. Bu nedenle kadın atletler de yağ oranlarını %10 ve altına düşürmek için uğraşıyorlar.


İşte bu noktada kadınların belki de tek avantajları çıkıyor. Vücutlarındaki yağ deposunun oranının daha yüksek olması nedeniyle kadınlar çok uzun mesafeli yarışlarda bir avantaja sahipler. 1991 yılında Atlantik City’de yapılan 36km’lik yüzme yarışmasını Avustralyalı Shelley Tayler - Smith’in hem de iki defa erkekleri geçerek kazanmış olması bunun bir göstergesi.


Kas kütlesi açısından bakarsak da kadınlar geride kalıyorlar. Erkeklerde kas lifleri kadınlara oranla daha kalın. Bu nedenle erkekler aşağı yukarı üçte bir oranında daha güçlüler. Ayni şekilde her iki cins de aynı antrenmanları yapsa da erkeklerde kas gelişimi daha hızlı gerçekleşiyor. Bunun nedeni de erkeklik hormonu testosteron. Maalesef bu durum tabii kadın sporcularda testosterona benzer olan maddelerin, örneğin anabolik steroidlerin, kullanımını arttıran bir etken.


Ayrıca kadınların konsantrasyon, koordinasyon ve hassasiyet gereken spor dallarında erkeklerden aşağı kalır yanları olmadığı, pek çok dalda daha iyi oldukları da bir gerçek. Örneğin binicilik, okçuluk gibi spor dallarında bugün pek çok kadın erkek yarışmacılardan daha iyi.


Uzun lafın kısası kas ve oksijen kullanımının ön planda olduğu sporlarda erkeklerin yadsınamaz üstünlükleri, hassasiyet, koordinasyon gibi yetilerin öne çıktığı spor dalları ile çok uzun mesafeli mukavemet yarışlarında ise kadınların oldukça önemli avantajları var.

0 yorum:

Yorum Gönder

Nekadar bilinçli yaşıyoruz ?

HEALTH IS HEALTH

GÜNLÜK YAŞAMDA GÖLGELEDİĞİMİZ AYRINTILAR

About me

istanbul, Türkiye
I am ambitious ,cheerful ,hard working ,genius,insatiate ... In love be like the sun, in friendship and brotherhood be like a stream, in covering the faults be like the night, in humility be like the ground, in anger be like a dead person, be whatever you might be, either look like what you are or be like the way you appear...
Powered By Blogger